Lazaron Tepesi oldukça sessiz bir yer gibi gözüküyordu, Hérion'un yavaş adımlar ile çıkıyordu ve attığı her adımda içinde bir ürperti oluşuyordu. Yüzündeki ciddiliği bozuntuya vermeden yürümeye devam etti, sağ elinde Truest adındaki palasını çıkarmış onunla oynuyordu. Parmakları arasında çevirerek ilerliyordu, içinde sanki kötü bir his vardı. Ona doğru gelen bir tehlike yada bu hissin sebebinin ölüler olduğunu düşünüyordu. Attığı adımlar yavaşlamaya başlamıştı, gardını hiç düşürmeden etrafına dikkatlice bakınmayı ihmal etmiyordu. Yürüken duyacağı en küçük ses Hérion'u harakete geçirebilirdi. Elinde tuttuğu Truest'i parmakları arasında çevirirken, hiç bir ağırlık hissetmiyordu, ani bir haraket ile orta ve baş parmağı arasında sivri ucunu tuttu. Orta parmağını yukarıya doğru ittirdi ve Truest adındaki palasını hızla kılıfına yerleştirdi. Parmaklarını gergin bir şekilde açıyor ve daha sonra yumruk haline getiriyordu. Tepenin en üst ucuna varmıştı, tam olarak Lazaron Tepesinin ucundaydı. Tepenin diğer tarafına baktı ve ordaki Arestefelon Tapınağı'na baktı. Tepeden inerken Arestefelon Tapınağı'na doğru yürüyordu. Yavaş adımlar atmaya çalışsa bile tepeden indiğinden dolay adımları hızlanıyordu. Tapınağın kapısına geldiğinde Arestefelon Tapınağı'nın büyük olduğunu görebiliyordu. Kafasını kaldırdığında boyunun katlarca büyük olduğunu görebiliyordu. Yavaş adımlar ile Tapınaktan içeriye girdi ve dümdüz yürüyerek Tapınağın tam ortasında durdu. Gözlerini kapadı ve konsantre olduktan sonra birşeyler fısıldadı. Gözlerini açtığında uçsuz bucaksız bir toprak alanda buldu kendini. Üstünde masmavi ruhlar geziniyordu, burası ölülerin yaşadığı yerdi. Herkezin dikaktini çeken Hérion ellerini havaya kaldırdı ve bir anda havaya doğru yükseldi. Ölülere doğru bakarak olanları inceliyordu, o sırada ölülerden gelen bir ses ile herkez eğilmeye başladı.
"Tanrıı!"
Bağırışıyorlar ve duyanlar ise yere eğilerek selam veriyorlardı. Hérion bu görüntüden etkilenmişti, tekrar ellerini kaldırdığında ölülerin de kalktığını gördü. Yüzündeki ciddiliği bozmadan bakmaya devam etti, bi sorun olmadığını görünce ellerini indirdi ve yere indi. Ölüler arasında gezinmeye başladı, bu his anlatılamazdı, oldukça değişik bir histi. Dümdüz yürümeye devam etti ve bir yerde durup etrafına son kez bakındı. Bir sorun göremediği için tekrardan gözlerini kapadı ve birşeyler fısıldamaya başladı. Gözlerini açtığında Arestefelon Tapınağı'nın tam ortasına geri dönmüştü. Yavaş ama sık adımlar ile kapıya doğru yürüdü ve tepeden aşşağıya doğru inmeye başladı. Ölülerin bölgesine bir sonraki gidişinde farklı bir iş için gideceğini biliyordu. İçindeki his tam olarak olmasda geçmeye başlamıştı...